En çok yalanı,
Gerçeği ararken duyar insan
I
kalu belâ
Kaçıncı boğumundayız akrebî zamanın
Dokuz boğum demiştin tamamı
Bitecekti; biz zehre, zehr bize dönüşünce
Doksan dokuz oldu imame hariç
Dön baba dönüyorum
Sen kimsin, hatırlamıyorum
Yedi vadi aşacak küllerimizden doğacak
.tık!
Yalnız ben kaldım göğün arzında
Ben yalnız kaldım akrebin damarında
Yandıkça ben sana, sen bana kandıkça
Biz bir olacaktık, bir biz
Yan baba yanıyorum
Ben kimim, hatırlamıyorum
Bitmişliğin bitmeyecek olması
Tanrının bir klasik şakası
Bir cehennem kazanında
Kırk altı milyon yıl kırklandım da çıkmadı nefesin kiri
Vurdukça keseyi, gönüm altından kaç kainat çıktı da
Bir biz çıkmadık, biz bir çıkmadık ya hayret
Öl baba ölüyorum
Biz kimiz, hatırlamıyorum
Yaşamanın bir yarısı unutmak
Diğer yarısı yaşamamak
II
yedi belâ
İntihar yolları ölümsüz hayat koşulları nedeniyle kapalı
Sıcak camın ardında güneşi gören bir kelebek
Nasıl da beyhude çırpınış içinde
Oysa pencerenin ardında boynunu bükmüş mor sümbüller
Buluttan ülkeler geçiyor
Karman çorman sınırlarında kuşlar
Onların ardında tanrı var biliyorum
Hayatla benim, benimle ölüm arasında tam
Alfabeyi zihninden silmiş bir cühela olmasam
Tek bir tanrıya bel bağlar gibi tek bir harfe bağlanmasam
Her şiiri tek bir harfle yazmağa kalkışmasam
Unutmasam
Alfa,
beta,
omega,
vav,
cim,
dal
taşak
çırçıplak
Kalmasam
Bulacak kelebekler bir yolunu mor sümbüllerle oynaşmanın
Kuşlar terk edip sınırları
Gidecek, tanrıyı bulacaklar düpedüz
Sevmeyi bir kez öğrenen adam
Başka kadınların etinde hep aynı kadını sever
III
hüsn-i belâ
Şah damarım kaldı geriye
Ondan da yakın olan gittiğinde
Hiçli koltukta otururken piç’azâm olarak
Aklıma geldiği de oldu, gitmediğ’ de
Obsesif kompülsif bozuk dedi
Bipolar bozuk
Kişilik bozuk
Sosyal ilişkilenme bozuk
Sikim halâ doğru zamanı gösteriyor dedim
Not aldı kağıdına
Sik doğru, saat bozuk
Oluyor halâ hiddetli sanrılara girip çıktığım
Arka kapılarını koçbaşıyla kırıyorum otel odalarının
Adi bir ayyaş gibi arka kapılarında sızıyorum kadınlarımın
Yersiz kriminal serenatlar romantik bir ağırlık katıyor rutubetli duvarlara
Gaip olduğ’na ner’deyse inanacağım
Altımda acıyla inleyen onlarca dizenin
Kartal yuvasını en yükseğe kurdu
Uçmağı öğrensin diye bilmeyenler
IV
şehr-i belâ
Taşlar eğilip bükülüyor
Kara göğün neler yaptğ’nı görseniz benim gözümle
Okkalı bir küfür savururdunuz
(Hiç değilse Batlamyus Beyefendi’ye)
Bir Beydağları’nın kalkıp gitmediğ’ kalmıştı
Baksanız benim gözümle
Sanki halaya kalkmıştı
Üstündeki karı silkelemeden daha
Bu tramvaylar tanrının oyuncakları olmasa
Çok deli uyurdum raylara sarılıp
Üstüme göğü çeksem ayağ’mın biri bu evrenden dışarı çıkar
Bazı rahman ve rahim olan kadınlar,
Bu durumlarda çok acayip kızar
Bir sızım var, anımsarım ister istemez uyuşukken
Dudağ’ma bir asma kilit vururum hatırlamadığ’mı sandırmak için
Yutarım paslı anahtarları
Deli sanır beni bilen bilmiyen
Bir de benim ağzımla sussanız
Kim bilir neler hatırlarsınız
Düğün var sanki
Davullu zurnalı, akordeonlu gaydalı
Bir düğün var san ki
Gelinim göndermiş çeyiz sandığ’nı
İçinde sonbin yılın gümüş yansısı
V
karaşın belâ
Bağ’rırım bağırmasına
Geceyi kaldırmasa da ayağa
Uyandırmasa da güneşi birkaç dakikalığına
Bağ’rırım bağırmasına
Beş taşaklı bir adamı süvari yapsan
Bağ’rır barım barım
Bağrından taşlar düşer
Kolay değil
Rahvan tırıs bir hikayede
Koşturmak ölü bir beygirle
Aşılan her hendekte binlerce evlat rabbine döner
İçimde bir sızıntı,
Ben diyeyim doğduğumdan
Sen de kalu belâdan beri
An gelse de bir suya aksa içim
Envai hayvanat boğulacak sanki
sus Chao
sustur içindeki dilsizi
Bağ’rırım bağırmağa
Çığlık sinemde saklı olmasa
Bir sinem var, içinde etten bir makine
Haybeye kan pompalar içimdeki sonsuz çöle
Bağ’rırım bağırmağa
Dilim var benim de her yılan gibi
Bir ucu bende saklı ise diğeri sinemde
Yorum bırakın