Kopmayacak Bazı Kıyametler Hakkında

·

“Bir gün kıyamet kopar da ararsan…” demişti, kıyamet kopmadı; bir nedene bağlı birkaç yüz bin kişi öldü yalnızca, birkaç milyonu da başka sebeplerden; yine de kıyamet kopmadı. Cürmü kadar yer yakanların ardından yakılan ağıtlar da havasız odalarda çakılan kibritlerden daha etkili olamazdı zaten. Velhasıl aradan biraz mevsim geçti, dünya üç aşağı beş yukarı bir milyar kilometre yol aldı, evrene olan inançlarına göre bazıları yaşlandı, bazıları yaş aldı ben almadım. Bir şeye inanmadığımdan veya inandığım hiçbir şeyden emin olmamamdan olabilir. Kışın ilk rüzgarlarında kapatılan balkon kapısının arka tarafında unutulmuş alelade kül tablası gibi sadece durdum.

O gün yaklaşıyor. Hangi gün olduğunu bilmiyorum. Belirsiz bir şafağı sayan vasıfsız acemi asker gibi uyandığım mezarda gözlerimi açtığım anda her şey çok daha bulanıklaşıyor. Perdeyi aralayıp pencereden bakıyorum. Hiperrealist distopist bir ressamın azimli çalışmasıyla ortaya çıkmış gibi duran şehrin küçük bir kesitine bakarken bacağıma yapışan taşağımı, taşağıma yapışan dalgamı birbirinden ayırma gereksinimi duyup o küçük parmak hareketini yaptığımda anlıyorum zamanın benim için halâ gelmediğini. Yatağımın sol yanında sere serpe yatan melek içimin bir an huzurla dolmasına neden olsa da, biliyorum, iltimas geçilmiş, notu tutulmamış, bir tapınak gibi iki sütun üzerinde taştan bir kalple yükselen bir günahtım. Göğ kızılımsı fakat biliyorum ki bugün de kıyamet kopmadı.

“Evladım neden hiç aramıyorsun?” diye soruyor annem, sesi kırgın.

“Bulmayı arzuladığım bir şey yok anne.” diyorum. Delirdiğimi düşünüyor olmalı.

Kıyısında durduğunuz zeminden herhangi bir yöne doğru baktığınızda dehşete kapılan gözlerinize yansıyan çorak bir gelecek göreceksiniz, “sakın şaşırmayın” derdi Orhan Veli olsa. O olmadığı için ben söylüyorum. Kendi göbeğini kesen sapiens kendi kıyametini koparıyor. Big Bang ironisi… Kimsenin duymadığı, umursayacak kimsenin olmadığı küçük bir pıtlamaya kıyamet deme yanılgısı… Kedinin gördüğü götünü yara sanması gibi…

“Bir gün kıyamet kopar da ararsan…” demişti, “Koptuğunu anlayacak kadar aklım kalırsa…” demiştim… Kopmadı. Kopsa twitırda tt olurdu herhalde, yutubda bir videosu, instada birkaç filtreli fotoğrafı…

* * *

Karıncalar yüz otuz milyon yıldır dünyanın içini oyuyor. Köstebekler, tavşanlar, fareler ve insanlar. İçine çökmüş yıldızlardan farkı olmayan karanlık gözleriyle yanımdan geçen insanların bir kaşık acısı milyarlarca ton toprağı havalandırabilir, havalandırıyor, havalandırdı. Bunca hışmıyla insan dalından kopmamış ham bir kıyametten başka nedir ki?

“Lan ne vefasız adamsın, insan hiç mi aramaz?” diye soruyor yolda karşılaştığım ve zamanın herhangi bir anında dostu olduğumu iddia ettiği için dostu olduğum, her dostluk ilanını bir şövalye sadakatiyle kabullendiklerimden herhangi biri.

Aramanın karşılıklılığından bahsetmeyeceğim ona, iki kişiden birinin diğerini suçladığı her vefasızlığın, her kayıtsızlığın, her anlaşmazlığın yüzde elli elli paylaşılması gerektiğinden, ilişkilerin aslında puslu birer yansıma olduklarından, dünyada hiçbir zaman bir kişinin diğerinden daha az, daha çok suçlu olamayacağından bahsetmeyeceğim. Hiçbir kıyametin yeteri kadar olgunlaşmadığı, dalından kopmadığı, yere düşüp de toprağı havalandırmadığı, bir karıncayı ürkütmediği, boşluk kadar sessiz, boşluk kadar nefessiz durduğu bir koşulda içimdeki mahşere kimse inanmazdı.

An be an değişen, değiştiği anda ölüp içimdeki mahşerde sorguya çekilmek üzere kuyruğa giren, bir kez aşık olup o aşk sayesinde yüz binlerce kılığa giren ben, benler yığınının bir kısmı sorulacak soruların yanıtlarını düşünüyor, bir kısmı hak ettiği cehennemde yanıyor. Yüzde elli suçluluk bir insanın sonsuza dek yanması için kafi…

Sevgiyi kamufle etmenin en iyi yolu bir insanı ne kadar sevdiğini göstermeye çalışmaktır, tıpkı bir sırrı saklamanın ve unutturmanın en kolay yolunun onu herkese anlatmak olması gibi. Bir aşk saklayamayacağınız kadar büyüdüyse terk etmelisiniz, umudunuzu layığıyla söndürmeli, içinizdeki telaşın bittiğinden emin olmalısınız. Bu sizin hayatta kalmanızın sigortasıdır. Sigorta atar, her şey geride kalır, siz hayatta kalırsınız, o hayatta kalır. Her şey adil ve mutedil kalır.

“Bir gün kıyamet kopar da ararsan” dedi. Her gün birçok kıyamet koptu dalından, hiçbiri yeteri kadar olgunlaşmamıştı.

“Kopmayacak Bazı Kıyametler Hakkında” için bir cevap

  1. Hızlı değişen olaylar karşısında statik kalmak görünürlük değildir. Görünmeyenin parçalanışı.

    Muhteşem.

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın

Get updates

From art exploration to the latest archeological findings, all here in our weekly newsletter.

Abone Ol