Yüzlercesinden sonra dört yıl ara verdikleri ilişkilerinin yeniden başlamasının on beşinci günü ilk kavgalarını ettikten sonra daha önceki yüzlerce kavgadan sonra yaptıkları gibi duvardan duvara sevişmeye başladılar. Bazen Bahates’in bazen Sıfır’ın canı yanıyor, bazen birinin, bazen diğerinin bazen de ikisinin birden dudakları patlıyor, haz noktalarında küçük berelenmeler oluyordu. İki boksörün aynı anda ringe yığılması gibi yatakların ayrı noktalarına yuvarlandılar. Tekrar birleştiklerinden beri aralarında sessizce uyuyan bombayı ikisi de görüyordu. Hazırlıklıydı. Yüzlerce kavganın her biri aslında yeni bir ayrılığın fitilini ateşleyen eldi. Tecrübelerine göre ne yaparsa yapsın bu ayrılık yaşanacak, Sıfır, bir kez daha geride kalan olacaktı.
* * *
İnsan sırdaşının sırrı olmalı. O sırsa herkesten saklanan binlerce sırrın, anlatılmayanın, gündelik hayatın hengamesinde kaybolup gitmiş onlarca hissin, söylenmemiş sözün oluşturduğu bir bütün, bir benlik olmalı, yani ben sırrın kendisi olmalıyım. Binlerce farklı kişiye sergilenen nabza göre teatral faaliyetin, pantomimin, palyaçoluğun döndüğü bir arena, bir sirkten başka nedir ki sosyal yaşam! Hayatta kalabilmek için bir silahşor gibi hızlı maske değiştirmek, bukalemunların arasında bukalemun kalmak zorunluluğunda içinizi titretecek bir sırdaşa sarılmak, ona kendinizi emanet edebilmelisiniz.
* * *
“Sınıfa girdim ve öğretmen kürsüsüne yürüdüm, rastgele birini arıyordum. Ona edeceğim çıkma teklifini kabul edecek kadar saf ama ilişkiyi sürdürmek istemeyecek kadar da akıllı olması yeterdi. Burçin’le kafa kafaya vermiş Esra’ya benimle çıkmak isteyip istemediğini sordum. Sınıftakiler bir anda Esra’ya dönüp cevabına odaklandı, sosyal baskı altında teklifimi kabul etti.”
“Sonra ne oldu?”
“Bir şey olmadı, iki hafta olmadan ıkına sıkıla ayrılmak istediğini söylemeye çalışıyordu, ona yardımcı olabilmek adına, tabii ki dost kalacağız, yorma kendini bu kadar dedim, rahatladı ve ayrıldık.”
“Ya ayrılmak istemeseydi ne olacaktı?”
“Bilmem, evlenmek istediği zaman onunla evlenirdim sanırım.”
“Peki istemediğin biriyle evlenmek hiç canını yakmayacak mıydı?”
“Neyi değiştirir ki, ben ben olmadıktan sonra?”
* * *
Sırdaşı Bahates’in yastığına dağılan siyah saçlarını parmaklarının ucuyla usulca yüzünden çekerken Sıfır’ın gözünden bir damla süzüldü, bileğinin içiyle yakaladı. Şefkatle vedalaşır gibi Bahates’in şakağına bir öpücük kondurup odadan çıktı.
* * *
Sıfır ismini ona matematiğe meraklı babası vermişti. Çarpmadaki gibi kendisine çarpılan her şeyi bir kara delik gibi yutsun, kendisiyle toplanmaya çalışan hiçbir şeyi dönüştürmesin, ona bölünmeye çalışan hiçbir şey anlamını koruyamasın demişti adını kulağına okurken. O da bir sıfır olarak geldiği hayatı bir sıfır olarak geçiriyordu.
* * *
Mutfağa girdi, aspiratörün ışığını yakıp kutusundan çıkardığı esrarı kağıda sarıp dudaklarının arasına götürüp yaktı, duman dağılırken bastırdığı ayrılık acısıyla kızaran gözleri Bahates’in fotoğrafını geziyordu.
Yorum bırakın