Son An

·

Sabun, lağım ve sperm kokulu suların cazibeyle taşların arasından aktığı, sarsak ve tembel köpeklerin önlerinden geçen kedi ve farelere karşı kayıtsız kaldığı Arnavut kaldırımıyla kaplı miskin sokakta kösele ayakkabıların vurduğu taşlardan dağılan koşuşturma seslerini duyan mahalleli, parmaklıklı pencerelerinin perdelerini merakla aralamış, hiçbir zaman hiçbir şey olmayan mahallelerinde öndeki adamı kovalayan dört adamın hangisi veya hangilerinin hikayelerini anlatacaklarını kafalarında kurmaya başlamışlardı. Öndeki sakallı olan adam, arkasında kendisini ellerindeki silaha benzeyen garip aletlerle kovalayan iri ve hantal adamlara nazaran gayet hızlıydı.

Mortua arkasındaki adamlardan kurtulabilmek için avucunun içi gibi bildiği bu mahallede aklında tekrarlanıp duran “böyle olmaması gerekirdi” cümlesiyle birlikte iki bina arasında kalan iki metre genişliğindeki çöp konteynırlarının ve evsizlerin mekanı olan dar sokağa girdi. Konteynırların arasındaki branda ve kolilerden oluşan bir yığının altına saklanması için işaret eden yaşlı kadının teklifi hayat kurtaran bir çekiciliğe sahipti.

Mortua hiç düşünmeden kendini evsiz, yaşlı kadının yanına attı. Brandaların altına saklanan Mortua, kurtulduğundan emin olduktan sonra brandaların altından çıkarak iç cebinden bir sigara tabakası, tabakadan da iki sigara çıkarıp yaktıktan sonra birini yaşlı kadına verdi.

Hayatımı kurtardın, dedikten sonra elini uzattı ve ben Mortua, dedi

Yaşlı kadın dişsiz ağzıyla gülümseyerek Talis, dedi.

Talis’i, yaptığı iyiliğe karşılık bir restorana götüren Mortua onun yirmi beş yıl önce iyi bir çellist olduğunu, geçirdiği kaza nedeniyle sakatlandıktan sonra iş bulamadığı için parasız, evsiz ve kimsesiz kaldığını, çöplerden bulduklarıyla hayatta kaldığına dair hikayesini ilgiyle dinledikten sonra hepimizin hayatını değiştirecek bazı şeyler olur, dedi.

Bu saatten sonra olmasa da olur, dedi Talis, dişsiz, çirkin ve alaycı bir gülümsemeyle.

Ya bu saatten önce olursa diye sordu Mortua alaycı bir şekilde tabakasından iki sigara daha çıkarırken.

* * *

25 yıl önce

Su ısıtıcısının çalışması durunca oda yeniden karanlık sessizliğine döndü, bir çakmak çarkı çakmaktaşına sürtüp mutfağı aydınlatırken tutuşan kuru tütünün sesi Talis’in derin iç çekişine karıştı. Dirseği masada, çay kupası ısıtıcının yanında, yaşlı gözleri iç karartan sabah yağmurunda… Kedisi Prelud’un ısrarlı mama talebine karşı kayıtsızlığı tercih ettikçe Prelud cam mavisi gözlerini genç kadına dikerek iki ayak üzerine doğrulup mutfak kapısının kasasına tutunarak gözdağı veriyordu. Talis, belki birkaç parça kuru mama veya Prelud’un karnını doyuracak kadar peynir kırıntısı bulma umuduyla masadan kalkıp önce kuru mamayı sakladığı teneke kutunun içine sonra buzdolabına yöneldi. Buzdolabı da boşalmış, Talis evini kaybetme tehlikesinden sonra şimdi de açlıkla karşı karşıya kalmıştı. Prelud’a şefkatle baktı, sen kurtulacaksın güzel kızım diyerek kedinin beyaz başını usulca okşadıktan sonra gözyaşını bileğinin içiyle sildi.

Masanın üzerinde sessizde duran telefonun ışığını gören Talis ekrandaki numarayı tanımadığı halde telefonu açtı.

“Adım Vespa” dedi gizemli ve sesi derinden gelen kadın. “Size yüksek ücretli bir iş teklifinde bulunacağım, bu akşam bizim için çalacaksınız, Talis…”

Talis telefonu kapadığında yüzünde tedirgin bir rahatlıkla kucakladığı Prelud’a sarılıp hıçkırıklara boğuldu.

* * *

Talis ormanda sıralı villaların arasında hızla ilerledi. Kapısının üzerindeki paslı levhada dokuz yazan yeşil-beyaz demir parmaklıklı kapıyı iterek tedirginlikle bahçeye girdi. Bahçede de evde de hiçbir hayat belirtisi yok. Ense tüylerinin kalktığını hisseden genç kadının maddi imkanları olsa hemen geri dönecek belki de bu saçma işi hiç kabul etmeyecekti. Omzunda asılı enstrümanın askısını elini acıtıncaya dek sıkarken “Bunu kabul etmemeliydim” diye mırıldandı. Ağır ve ürkek adımlarla kayrak taşı döşeli yolu geçip evi ikiye bölen siyah büyük demir kapının merdivenlerini tırmandı. Kapının yanlarında iki geniş pencere, kapının üzerinde ise bir balkon. Balkon hizasından iki yana doğru uzanan duvar, kapı ve kapıya giden merdiven bölümü bütünlenmişti. Derin bir nefes verip elleri titreyerek kapıyı çaldı. Kapıyı üzerinde beyaz ipek sabahlığıyla Vespa açtı. Sabahlığın eteği yerde peşinden sürünüyor sabahlığın İspanyol kesim kolları da eteğe kadar geniş uzuncaydı, sabahlığın kol ağzı ve etek kısmının beyaz kürkle çevrili olması Talis’in dikkatini çekti. Vespa’nın siyah saçları iki yana açılmış parıldıyordu. Talis, bu gotik bir ortamdan etkilenmiş, korkusu daha da artmıştı.

Talis eliyle sırtındaki çelloyu gösterip kekelememeye çalışarak “Ben Talis, merhaba!” dedi. Vespa gülümseyerek kapıyı iyice açtı “Buyrun sizi bekliyorduk.” dedi. Birkaç odaya kapısı olan ve üst kata çıkan merdiveni de içinde bulunduran büyükçe bir antreden geçip az önce dışarıdan da görülen dış kapının ikiye bölmüş gibi göründüğü büyük pencereleri odalardan birine girdiler. İçeride pencerenin önünde kocaman bir yatak vardı. Yatakta ölü gibi uzanan gözleri siyah bantla bağlı bir adam yatıyordu. İki kadının odaya girişiyle biraz toparlanıp yatak başına yaslanarak doğruldu. Yatağın tam karşısında ahşap yüksek bir sandalye ve masa bulunuyordu. Yatağın üzerinde iki pencerenin arasındaki duvarda alçıdan bir kadın vücudu büstü duruyordu. Vespa elini Talis’in koluna koyarak “Lütfen rahat olun, bir şeyler içmek hepimizi rahatlatır, bize bir şeyler getireceğim.” dedikten sonra odadan çıktı.

Mortua göz bandını aralamadan merhaba Talis, dedi. Bugünden sonra Vespa geleceğin ve kedin Prelud için endişelenmemeni sağlayacak, rahat ol, sana zarar vermeyeceğiz. Talis daha da tedirgin oldu ve sesi titreyerek beni nereden tanıyorsunuz? Diye sordu. Mortua müstehzi bir gülümsemeyle var say ki gelecekten bir hatıra, dedi. Vespa elinde üç kadeh ve bir Fransız şarabı ile geri döndü. Servisi de kendisi yapan Vespa Talis’in sararmış yüzünden Mortua’yla konuştuğunu anladı. Herkes büyük bir sessizlikle şarabını yudumladı. Bu bir kaç kez tekrarlandı, sonununda Vespa “bence başlayabiliriz ne derseniz?” diye sordu. Talis başını salladı. Adam kadehi kenardaki komodinin üzerine bıraktı.. Vespa yavaşça kalkıp Talis’e yaklaştı üzerinizdeki alayım dedi. Talis lacivert dizlerine kadar uzanan belden kemerli bir trençkot giymişti. Onu çıkarınca kadın çırılçıplak kaldı, refleks ve mahcubiyetle karışık bedenini saklamaya çalışsa da Vespa küçük bir el hareketiyle onu durdurdu. Açık renk saçlarını açarak sarımtırak renkli göğüslerinin üzerine bıraktı. Talis kanın yüzüne hucum ettiğini hissetti. Vespa kadının vücuduna gülümseyerek baktı. “Çalınacak listesini önceden vermiştim, biliyorsunuz” dedi. Talis onaylar biçimde başını salladı. Hemen önünde Talis’in mavi gözlerine bakarak sabahlığını çıkaran Vespa, lütfen başlayın” dedi.

Talis çıplak bedenini çello ile kapatacak olmaktan biraz rahatlamış hissetti ve en sevdiği şeyi yapmaya başladı. Vespa ise yatağa doğru ilerledi. Oturur vaziyette duran adamın kucağına oturup dudaklarına yapıştı boynuna kollarını doladı. Ara ara “Seni çok seviyorum, seni istiyorum Mortua Scalae ” diye mırıldandı. Sonra adamın kafasını yatağın alt ucuna Talis’in izleyebileceği şekilde çekti ve kafasına oturup Talis’e göz ucu ile baktı. Adam elleriyle kadının kalçasını sımsıkı tutup emmeye başladı. Kadın gözlerini kapadı. Yüzünde hoşnut bir gülümseme ile inleyemeye ve adamın yüzünün üzerinde gidip gelmeye başladı. Kendi göğüslerini çapraz iki eliyle altan avuçlayıp ara ara bırakıp iki eliyle belini arkadan tutuyordu. Anlamsız tuhaf bir şeyler de diyordu. Bir ara durup gözlerini araladı ve Talis’e baktı. Talis onlara bakmamaya çalışarak gerilmiş bir şekilde çalıyordu. Kadın bir eteğe yapışmış sakız gibi olan adamın ellerini kalçasından çekip ayağa kalktı. Talis’e doğru ilerledi. O da çalmayı kesti ama kımıldamadı. Kadının yüzünü eli ile tutup kafasını kaldırdı “Bize bakmalısın” dedi” konuşmuştuk bunu”. Talis tamam dedi. Ama Vespa hemen gitmedi. Kadının elinden müzik aletini aldı. Kadına yaklaştı, onun şaşkın bakışları arasında yüzüne yaklaştı ve öptü. Talis önce şaşkınca itiraz da etmeden durdu sonra ona karşılık verdi. Vespa öpücüğü keserek kadının kulağına “O seni görmüyor” dedi. Sonra kadının bacaklarının arasındaki organını eliyle okşayarak onu öpmeye devam etti. Dizlerinden aşağıya inip dilini onun içine soktu.Talis bacaklarını biraz daha ayırırken yataktaki adama baktı, geldiği an olduğu noktada yatıyordu hala. Sonra bakışlarını vajinasının emen kadına çevirdi kalçasını kadının daha rahat ulaşabilmesi için öne attı. Vespa bir süre sonra durdu. Kalkıp kadının kucağına oturup onu tekrar tekrar öptü ve kalktı. “Devam et lütfen çalmaya” dedi. Talis sorgulamadan ama biraz şaşkın alıp çalmaya başlarken o da adamın kafasına oturdu tekrar.

….

Bir süre sonra kadın büyük bir hazla boşalırken adam onu belinden sıkıca tutup ağzına doğru bastı. Talis çalmayı kesti. Birkaç dakika sonra Vespa ayağa kalkıp sabahlığına uzandı. Kadının kıyafetini de getirdi. Talis’e “Tamam gidebilirsiniz” dedi. Talis hiç düşünmeden emre riayet ederek kalkıp montu giyip önünü ilikleyip kemerini beline doladı. Vespa masanın üzerindeki çeki ona uzattı. “Teşekkür ederiz” dedi. Talis cebine koyarken kafasını sallayıp bir şey değil der gibi mırıldandı.

Yatağa dönerken Talis’e yolu biliyorsunuz dedi. Adamın kafasını dizlerine alıp “Artık görmelisin” dedi ve Mortua’nın gözündeki bantı çıkardığında Mortua’nın gözbebeklerinin olması gereken yerde hızla boşalan iki küçük kum saatini gördüğünde, gitme zamanın yine geldi, dedi. Adam gülümseyerek, senden her gittiğimde insanlığımı terk ediyorum, dedi üzüntüyle. Kadın adamın çenesini eliyle tutup “Hımmm, belki de evcil hayvanım olmalısın” deyip öpmeye başladı.

Sabah olmak üzereydi. Mortua uyanmış, uykusundaki Vespa’yı izliyordu sessizce. Bir ara dayanamayıp saçlarına dokundu. Kadın bu dokunuşla uyandı. “Gidiyor musun yine yoksa?” dedi. “Birazdan” dedi, geliyorlar, dedi adam. Kadın ellerini adamın göğsüne birleştirip çıkıp üzerine yattı. Sonra başını kaldırıp adamın gözlerine bakarak “Söylesene zamanda yolculuk nasıl bir his insana kensini tanrı gibi hissettiriyor mu?” diye sordu. “Zamanda yolculuk mu? “diye sordu şaşırmış gibi Mortua. “İnsan senin gibi bir zaman makinasına sahip olmadan da ölümsüz olarak çok zamana şahit olabilir” dedi. “Önceleri öyle hissettiriyor ama sonra bir yere yerleşip ağaç gibi orada kalmak isteyince işte o vakit bir lanet oluyor bu” dedi Mortua düşünceli bir şekilde. Kadın yan çevirdiği başını tekrar kaldırıp ” bak seeen lanetin bile güzeli bulmuş sevgili Mortua’yı” dedi alaycı alaycı. Adam aldırmayıp kadına sıkıca sarıldı. Vespa’nın yüzüne dökülen saçlarının arasından fısıldayarak sana bir şey göstereceğim, dedikten sonra Vespa’yı bırakıp yatağın yanından ceketini alıp iç cebinden ikiye katlanmış solmuş bir fotoğraf çıkardı. Göstereceği sırada aşağıdaki kapının kırıldığını duydular. Zaman geldi, dedi Mortua.

Mortua’ya, gitmelisin artık diyen Vespa elini sabahlığının cebine soktu, Bir yandan hızlıca giyinmeye çalışan Mortua diğer yandan Vespa’nın güzelliğini hayranlıkla izliyor, peşindeki zaman polislerinin diğer odaların kapılarını kırmalarını duyuyordu. Mortua’yı kaçtığı her zaman diliminde bulup kovalayan zaman polisleri birkaç saniye sonra odaya dalacaklardı. Mortua son bir öpücük için Vespa’ya yaklaşıp dudaklarını kadının dudaklarına dokundurduğu anda şiddetli bir elektriğe kapılıp şokun etkisiyle yere yığıldı. Çok üzgünüm Mortua, insanları önemsemenden yoruldum diyen Vespa elindeki şok tabancasını düşürdü. Arkasındaki kapı kırıldı ve içeri iri yarı dört zaman polisi girdi. Başlarındaki Mortua’yı işaret edip, götürün şunu, dedi.

Adamlar Mortua’yı kelepçeleyip götürürlerken parmaklarının arasından düşen fotoğrafı alan Vespa, bozkırın ortasında kurumuş bir incir ağacının altında ikisinin gülümseyerek oturduğu fotoğraftan Mortua’nın silindiğini gördü.

Chaotica/S.C

Yorum bırakın

Get updates

From art exploration to the latest archeological findings, all here in our weekly newsletter.

Abone Ol